Ki bu gece yaklaşık 5 gün önceye denk geliyo. Bi yerden başlamak lazım. :)
Pınar'ın Kemal'iyle tanıştık ve çok sevdik kendisini. Bir ara ayrı ayrı yürürken Türkü'ye şey dedim, sence de Enes'e benzemiyo mu, hem fizik olarak, hem de o efendiliğinin altından her an bi bomba çıkabilirmiş gibi haliyle? dedim. Çok haklısın çok, dedi, ona da tam öyle gelmiş. Tabi çocuğa "sen şu pederzickler'e benziosun" desek, ve pederzickler'i biliyosa oldukça garip bir durum yaşanabilirdi. Bilmiyosa daha da garip bi durum yaşanabilirdi. O yüzden söylemedik, dolayısıyla Pınar'la da bu fikrimizi henüz paylaşamadık.
Asmalımescit'teki o adını öğrenmemeye inat ettiğim yerlere dahil olan güzel ev yemeği restoranında yemek yiyip, Otto'da koştura koştura vodka fındık içip Babylon'a vardık. Konserin ilk bölümü çok güzeldi. Sahnedeki 3 müzisyen de sürekli gözleri kapalı şekilde çalıyolardı enstrümanlarını. Benim acaip kitap okuyasım geldi. Sonra neden öyle hissettiğimi anladım, hani kitap okurken arkada da müzik açarsan eğer, kitap sürükleyicileştiği zaman müziği pek algılamaz olursun, sonra müzikte güzel catchy biyer gelir, kitabı zor takip etmeye başlarsın ya. (allaam iyi ki blogumu çok insan okumuyor) İşte bu konserde de müzik hep kendiliğinden öyleydi. Dağılıp dağılıp güzel bi riff'le efendime söliyim güzel bi melodicikle kulaklarını toparlıyıveriyodu. Beynim de kitap okuduunu sandı. :P
Konserin bis kılıklı 2. bölümü başladığında millet çıkmaya başladı dışarı. Türkü kulaama eğilip "Ay gidiyo insanlar, bitmedi ki halbuki, çalıyo adamlar." dedi. Ben de "Evet ama allahtan onların sahnede gözleri kapalı, görmüyolar." dedim. Sonra Türkü "Düşünsene, salon boşalırmış, bunlar da yazık, gözleri kapalı sabaha kadar saatlerce çalarlarmış" dedi. Bunun üzerine, konserin 2. kısmı boyunca Türkü'yle katıla katıla durdurulamaz şekilde güldük. Neden öyle oldu bilmiyorum. Nezamandır birlikte gülme krizine girmiyoduk ama, (malum, mesafe) özlemişim çok.
Böyleydi gece. Hemen birkaç saat öncesineki kuaför maceramdan zaten bahsetmiştim. Taksim'den kuaföre yürürken ise, konserde bunalmiyim diye fazla hafif giyindiğimi ve donacağımı anlayıp hemen Collezione'a girip üstüme bir hırka-mont karışımı bişey aldım. Resmen üzerime bişey almayı unuttuğum günler, meydana en yakın ve fiyatları en uygun yer diye zırt pırt Collezione'u zengin ediyorum. Üstelik bu konuda yalnız da diilmişim, onu öğrendim.