Fotoğraf Makinesi

Satın alma ihtimalim olan fotoğraf makineleri listesinden çoktaaandır çıkmış olan Canon EOS 400D'yi 2 gün önce elime aldım. "Makine seçerken illa eline al, bir tut." diyolar ya hani, o yüzden gidip görevlilere "Pardon, şu makineyi bir elime alabilir miyim?" diyorum. Sonra görevli gidip anahtarı buluyo, alarmı az çaldırmaya dikkat ederek makineyi dolaptan çıkarıyo, bana veriyo ve yanımda duruyo. Ben de makineyi tutuyorum. Açıp deniyemiyorum tabi orda, tutuyorum, parmaklarımla sarıyorum, tartar gibi yukarı aşağı hareket ettiriyorum filan. Ve bütün bunlar sırasında görevlinin zahmetine değer bir şey yapmadığımı düşünmekten dolayı makineyle aramdaki elektriğe odaklanamıyorum. Sonra mümkün olduğunca bu deneyimden çok faydalanmış bir ifade takınarak teşekkür ediyor ve makineyi geri veriyorum.

 Neyse, yine de sevindim şu makineyle yüzleştiğime. Küçük oluşunda ve açıkçası grip kısımlarında şu antik deri efektli şeyden kullanılmamış olmasında aklım kalmıştı. (eyvah eyvah) Ama tam tersi, bunun makineye iyice oyuncak havası verdiğine ve aklımın kalmamasına karar verdim. İlk hedefimiz Nikon D90!

0 comments: